Avrupa Yakası dün ( 24 Haziran 2009, Çarşamba ) yayınlanan bölümüyle ekrana veda etti. 6 sezondur Türk televizyonlarının tartışmasız en komik dizisine imza atan Gülse Birsel ve ekibini bu çalışmalarından ötürü kutluyorum.
Evet dün televizyonun karşısına 6 yıldır beni en çok güldüren, en keyifle izlediğim diziye veda etmek için geçtim. Daha önceleri de dizinin veda edeceğine yönelik söylentiler çıkmışsa da Avrupa Yakası ekranlardaki serüvenini sürdümüştü. Ancak bu sefer kesin olarak dizinin son bulacağı kesinleştiğinden içimde hiç kuşkusuz büyük bir buruklukla ama aynı zamanda yüzümde kocaman bir gülümsemeyle ( zaman zaman kahkahalarla ) final bölümünü izledim.
Şunu söyleyebilirim ki beni fazlasıyla tatmin eden bir final oldu. Özellikle Burhan'ın düğünü terketmesiyle dizinin ucu açık bir sonla tamamlanması eminim benim gibi birçok Avrupa Yakası fanatiğini dizinin devam etmesi konusunda umutlandırmıştır. Ancak bence bu saatten sonra Gülse Birsel bu kadar başarılı bir işi daha fazla sulandırmak ve ticari kaygılar taşıyan bir havaya sokmak istemeyecektir. Bu açıdan Avrupa Yakası'nın hayatımızın bundan sonraki döneminde '' gerçek komedi '' yönüyle hatırlayacağımız bir dizi olarak hafızalarımızda yer ettiğini şimdiden söyleyebilirim.
Avrupa Yakası 6 sezondur gelen ve giden oyucularla, yaratılan karakterlerle çok konuşuldu. Zaman zaman bu dizi bir magazin malzemesi haline getirilmeye de çalışıldı. Ancak bence Avrupa Yakası bu tuzaklara düşmekten tamamen kendi kimliğiyle kurtuldu. Güçlü kimliği, dizinin böyle ufak rüzgarlarla yıkılmasını engelledi.
Peki Avrupa Yakası'nın bahsettiğim bu '' güçlü kimliğinde '' neler var? Bu sorunun cevabı bana göre iki önemli unsuru barındırıyor. Bir tanesi hiç kuşkusuz '' kaliteli komedi ''. Ancak bence asıl önemli olanı ikincisi yani bu dizinin '' sosyolojik analiz '' yönü. Evet Avrupa Yakası, İstanbul ve Nişantaşı fonunda kültürel farklılıkları ve bu toplumun kendine has yönlerini çok güzel ifade etti. Bununla da kalmayıp kültürlerin nasıl harmanlanabileceğini ve bu harmanlamanın insanların ne kadar hoşuna gidebileceğini mizah sosuyla izleyiciye sundu. Böylece açıkça Türk toplumunun '' sosyolojik analizini '' gerçekleştirdi. Bu noktada diziden çok örnek vermek mümkün. Bunlara hiç girmeyeceğim. Ancak ortada bir gerçek var o da Avrupa Yakası'nın Türk toplumunu, ajitasyona başvurmadan, özgürce, mizahi bir dille ve gerçekçi biçimde anlatarak Türk televizyonlarında varolduğudur. Bu açıdan Avrupa Yakası gerçekten başarısını kanıtlamıştır ve Türk televizyonlarının onurunu kurtarmak adına çok büyük bir iş başarmıştır.
Son olarak bu işin altında imzası olan Gürse Birsel övgüyü sonuna kadar haketmektedir ve Avrupa Yakası bir efsanedir. Teşekkürler Gülse Birsel, teşekkürler Avrupa Yakası ekibi, teşekkürler Gazanfer Özcan... Avrupa Yakası'nda görüşmek üzere...